Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart 15, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Topa çip takalım, robotlar da hakem olsun!

Bayern Münih'in teknik direktörü Louis Van Gaal, Kicker dergisine yaptığı röportajda futbola yeni kurallar getirilmesini buyurmuş ve ıskacı haber sitesi Goal .com da çevirmiş. Van Gaal'ın "seri penaltı olmasın uzatmalarda her beş dakikada karşılıklı birer oyuncu eksilsin sonra altın gol olsun" teklifini satranç merakına bırakalım.Van Gaal'ın ikinci önerisi, "topa çip takmak". Böylelikle topun çizgiden geçip geçmediği de belli olacakmış. Tabi bu dahiyane buluşun Agent firmasının "GPS ayarlı top fikrini sunduğu (CTRUS adlı topun tanıtım videosu) sıralarda sarf edilmesini manidar ama komplo düşünmüyoruz, Van Gaal'ı takip ediyoruz. Topun çipli olması yetmezse bir masa hakemi maçı bilgisayardan izleyip kritik kararlar da verebilirmiş.Yani çip arıza yaparsa tam donanımlı bir hakem işbaşına geçebilecek ve böylece mükemmel sonuç alınmış olacak. Futbola az çok bulaşmış yorumcuların da zikrettiği gibi "futbol hatalar oyunudur". Bu hamasete dönüş

Kirpi balığı hakında bilgi

Familyası: Kirpibalığıgiller (Diodontidae). Yaşadığı yerler: Genelde denizlerde yaşar. Atlantik ve Hint okyanuslarında boldur. Özellikleri: Vücudu dikenlerle kaplıdır. Tehlike anında vücudunu hava veya su ile şişirerek dikenli yuvarlak bir top haline gelir ve düşmanlarından korunur. Çeşitleri: Kirpi balığı ...(D. hystrix) bu familyanın en iyi bilinen türüdür. Vücudu dikenle kaplı, sıcak denizlerde yaşayan 30-70 cm boylarında bir balık. Top balığı veya kirpi balığı diye de adlandırılır. Vücudu dikenlerle kaplıdır. Düşmanlarını görünce çok esnek olan midesine su alarak şişer. Şayet su yüzeyinde ise midesini hava ile doldurur. Ürkütücü ve dikenli, yuvarlak bir top haline gelerek düşmanlarından kendini korur ve hasımları için tehlikeli bir av halini alır. Ayrıca balıklar dünyasının belki de en yüksek çığlığını atarak düşmanlarını korkutur. Dikenler, pulların özel bir şekil almasıyla meydana gelmiştir. Normal zamanlarda vücuda yapışık olarak dururlar. Dikenlerinin ancak uzun olanları hareke

Işık yılı nedir?

Işığın uzayda(boşlukta) bir yılda aldığı yol. Yıldızlar arasındaki uzaklıklar çok büyük olduğundan km ile ölçmek mümkün değildir. Gezegenler arasındaki uzaklıklar yer-güneş mesâfesi cinsinden ölçülür. Bu mesâfeye “astronomi birimi” diye adlandırılır. 1 Astronomi Birimi...= 150.000.000 km’dir. Astronomi birimi kısaltılmış olarak AB ile gösterilir. Yıldızlar arasındaki uzaklıklar Güneş sistemindeki gezegenler arası uzaklıklardan çok büyüktür; bunun için ışık yılı denen bir uzaklık ölçüsü kullanılır. Işığın saniyedeki hızı 300.000 km/s dir. Buna göre ışığın 1 yılda aldığı yol; 365,242 x 24 x 3600 x 300.000= 9,467.1012 km’dir. Yani 9467 milyar km’dir. Yıldızlar arası uzaklığı ölçmede “Parsek” denilen bir uzaklık ölçüsü daha kullanılır. Yıllık paralaksı 1 saniye olan bir yıldızın uzaklığına 1 parsek denir. Paralaks, yıldızdaki bir gözlemcinin, yer yörüngesinin yarıçapını gördüğü açıya denir. 1 parsek= 206265 AB = 3,26 ışık yılıdır. 1 parsek km olarak, 1ps= 206265 x 150.000.000= 30940 milyar

Ülkemimizin değerleri

Ülkemizde matematigin simgesi haline gelen Cahit ARF 1910 yilinda Selanik'te dogdu. 1932 yilinda Galatasaray Lisesi'nde matematik ögretmenligi, 1933 yilinda Istanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde profesör yardimcisi (Doçent adayi ) olmustur. Doktorasini 1938 yilinda Almanya'da Göttingen Üniversitesi'nde tamam...ladi. Daha sonra Istanbul Üniversitesi'ne dönen ARF, 1943 de profesör, 1955'de Ordinaryus Profesör oldu.1964-1965 yillari arasinda Fransa'da bulunan Princiton'daki Yüksek Arastirma Enstitüsü'nde konuk ögretim üyesi olarak görev aldı. 1938 yilindan beri Cahit ARF cebir, sayilar teorisi, elastisite teorisi, analiz, geometri ve mühendislik matematigi gibi çok çesitli alanlarda yaptigi çalismalarla matematige temel katkilarda bulunmus, yapisal ve kalici sonuçlar elde etmistir. Bütün Türk matematikçilerine dolayli veya dolaysiz bir sekilde esin kaynagi olmus, yaptigi uyarilar ve verdigi fikirlerle çevresindeki tüm matematikçilerin ufuklarini g

Ortaçağ avrupasının temizlik bilgisi

Ortaçağda Avrupa'daki rahibelerin yüz ve ellerinden başka yerlerini yıkamaları kesin olarak yasaklanmıştı. Kastilya Kraliçesi İsabella bile 50 yıldan fazla süren hayatı boyunca iki kez banyo yaptığı bilinir. Kirlilik adeti Amerika'ya da bulaşmış Pennsylvania ve Virginia eyaletlerinde ''banyo yapmayı yasaklayan'' ya da belirli kısıtlamalar getiren kanunlar çıkarılmıştı. Philadelphia' da ise kanunla bir ay içinde birden fazla banyo yapan insanlar cezaevine yollanıyordu. Tuvaletle henüz tanışmayan Avrupa'da lazımlıkları sokaklara boşaltma adeti 17. yüzyıla kadar sürdü. Fransa krallarından 14. Louis, gününün belli bir zamanını lazımlığında oturarak geçirir, devlet işlerini de buradan yürütürdü. 1600'lerde İstanbul'a gelen İngiliz büyükelçiler, lazımlık kullanma ve bunu da pencereden boşaltma adetleri yüzünden şehirden uzak olan Tarabya'yaki bir konağa gönderilmişti. 19. yüzyıla gelindiğinde, kesin olarak tuvalet kullanma sözü vermeleri üzerine Ta

Türkçede ki ay isimleri nereden geliyor?

OCAK: Eski Türkçe'den od(ateş)dan odak/ocak (ateş olan yer ateşlik) (Kaynak :Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul) ŞUBAT: Süryanice'den, şabat/şobat. (Kaynak:Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul); Sürya...ni dilinden, yılın ikinci ayı, ki yirmi sekiz (artık yıllarda yirmi dokuz) gün ( Kaynak:Türk Dil Kurumu Sözlüğü,TDK Yayınları,1965,Ankara) MART: Latince'den yılın üçüncü ayı. (Kaynak:Türk Dil Kurumu Sözlüğü,TDK Yayınları,1965,Ankara); Latince'den Mars(savaş tanrısı)tan martius (Mars'la ilgili olan,Mars ayı)(Kaynak:Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul) NİSAN: Süryanice'den, nisanna (kökeni Akad. nisannus)dan (Kaynak:Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü,İ.Zeki Eyyüboğlu,Sosyal Yayınlar,1995,İstanbul); Süryanice'den yılının döndürcü ayı.(Kaynak:Türk Dil Kurumu Sözlüğü,TDK Yayınları,1965,Ankara) MAYIS: Latince'den, yılın beşinci ayı. (Kaynak:

İngilizler hakkında bilgi

1500'lerde İngiltere'de işler şöyle yapılıyordu: İnsanların çoğu Haziran'da evleniyordu Çünkü senelik banyolarını Mayıs ayında yapıyorlar, Haziran'da hala çok kötü kokmuyorlardı . Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu. Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu.. Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti. Ondan sonra oğullarıve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak ta bebekler aynı suda yıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü. İngilizce'deki 'banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın' (Don't throw the baby out with the bathwater) deyimi buradan gelmektedir. Evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu. Burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve d