Uzay aslında siyah değildir. Teorik olarak hiçbir şeyin rengi yoktur.
Işık kaynağından çıkan ışık ışınları cisimlere çarparlar ve maddenin cinsine göre belli dalga boylarında yansırlar.
Yansıyan ışınlar bizim gözümüze de gelirler. Bize hangi dalga boyunda geldiyse o dalga boyunda algılarız o cismi.
Uzayın siyah değil fakat karanlık gözükmesinin nedeni ise şudur:
Uzayda, ışık kaynaklarından çıkan ışınları yansıtacak bir tabaka yoktur.
Işık saçan güneş ve yıldızlardan çıkan ışık ışınları uzayın dört bir tarafına savrulur. Bir yerden yansımadığı içinde tekrar bize gelmezler.
Bize geri gelen ışınlarda vardır; en güzel örneği dünyanın uydusu, aydır.
Güneşten gelen ışık ışınları aydan yansıyarak gözümüze gelir. Bu şekilde ayı aydınlık görürüz. Aynı şekilde aslında ışık saçmayan gök cisimlerini de ışık kaynaklarından gelen ışınların yansıması ile görürüz.
Uzayı karanlık görmemizin nedeni de budur.
Çevresini sarmalayan ve aynı zamanda ışığı yansıtan bir cisim olmadığı için baktığımızda gözümüze yansıyan ışın gelmediği için her yer bizim için karanlıktır.
Eğer yansıyan ışınlar varsa bile göremememizin 2. bir nedeni vardır:
Karanlık madde. karanlık maddenin, şimdiye kadar yapılan araştırmalar sonucunda uzaydaki enerjiyi emdiği ortaya çıkmıştır.
Işıkta bir enerji olduğuna göre ışık ışınları karanlık madde tarafından emilir. Eğer uzayın bir sınırı varsa bile karanlık maddeler bu ışınları emmektedir.
Üçüncü ve son açıklama ise evrenin genişliğiyle ilgilidir. Eğer evrenin X ışık yılı önce oluştuğunu ve genişleme hızının bu X ışık yılı hızından daha büyük olduğunu varsayarsak, uzayı çevreleyen bir katman varsa bile ışık kaynaklarından çıkan ışınlar daha uzayı çevreleyen cisimden yansımamış ve gözümüze gelmemiştir. Eğer uzay tek bir noktadan genişlemiyorsa tüm noktaları genişlemekte ise bu ışınların gözümüze hiçbir zaman gelmeme olasılığı bile vardır.
NOT: Uzayın çevresinde bir katman olup olmadığı bilimsel olarak kanıtlanamamıştır. Şimdiye kadar yapılan açıklamalar her fiziksel açıklama gibi varsayımdan oluşmaktadır. Eğer öyle bir tabaka varsa bile şimdiki teknolojiyle bunu algılamak mümkün değildir.
Işık kaynağından çıkan ışık ışınları cisimlere çarparlar ve maddenin cinsine göre belli dalga boylarında yansırlar.
Yansıyan ışınlar bizim gözümüze de gelirler. Bize hangi dalga boyunda geldiyse o dalga boyunda algılarız o cismi.
Uzayın siyah değil fakat karanlık gözükmesinin nedeni ise şudur:
Uzayda, ışık kaynaklarından çıkan ışınları yansıtacak bir tabaka yoktur.
Işık saçan güneş ve yıldızlardan çıkan ışık ışınları uzayın dört bir tarafına savrulur. Bir yerden yansımadığı içinde tekrar bize gelmezler.
Bize geri gelen ışınlarda vardır; en güzel örneği dünyanın uydusu, aydır.
Güneşten gelen ışık ışınları aydan yansıyarak gözümüze gelir. Bu şekilde ayı aydınlık görürüz. Aynı şekilde aslında ışık saçmayan gök cisimlerini de ışık kaynaklarından gelen ışınların yansıması ile görürüz.
Uzayı karanlık görmemizin nedeni de budur.
Çevresini sarmalayan ve aynı zamanda ışığı yansıtan bir cisim olmadığı için baktığımızda gözümüze yansıyan ışın gelmediği için her yer bizim için karanlıktır.
Eğer yansıyan ışınlar varsa bile göremememizin 2. bir nedeni vardır:
Karanlık madde. karanlık maddenin, şimdiye kadar yapılan araştırmalar sonucunda uzaydaki enerjiyi emdiği ortaya çıkmıştır.
Işıkta bir enerji olduğuna göre ışık ışınları karanlık madde tarafından emilir. Eğer uzayın bir sınırı varsa bile karanlık maddeler bu ışınları emmektedir.
Üçüncü ve son açıklama ise evrenin genişliğiyle ilgilidir. Eğer evrenin X ışık yılı önce oluştuğunu ve genişleme hızının bu X ışık yılı hızından daha büyük olduğunu varsayarsak, uzayı çevreleyen bir katman varsa bile ışık kaynaklarından çıkan ışınlar daha uzayı çevreleyen cisimden yansımamış ve gözümüze gelmemiştir. Eğer uzay tek bir noktadan genişlemiyorsa tüm noktaları genişlemekte ise bu ışınların gözümüze hiçbir zaman gelmeme olasılığı bile vardır.
NOT: Uzayın çevresinde bir katman olup olmadığı bilimsel olarak kanıtlanamamıştır. Şimdiye kadar yapılan açıklamalar her fiziksel açıklama gibi varsayımdan oluşmaktadır. Eğer öyle bir tabaka varsa bile şimdiki teknolojiyle bunu algılamak mümkün değildir.
Yorumlar
Yorum Gönder